KEŞFİ MEÇHUL KEYFİ VAZGEÇİLMEZ

Çayın nasıl keşfedildiğine dair efsaneler çok. Ancak ilk defa 5 bin yıl önce Çinlilerin çay içmeye başladığını biliyoruz. Ardından Japonya ve Hindistan bu leziz bitkiyi keşfederek, altın değeri vermiş. Avrupa’ya gelmesi zor, kabul edilmesi ise uzun olmuş. 19. yüzyılda dünyada sanayi haline gelen çayın Türkiye’de üretimine 1924 yılında karar verildi ama 1940’lı yıllardan sonra üretim geliştirildi.

Çayların nasıl keşfedildiğine dair aslında hepimizin kulaktan dolma bildiği birkaç hikaye var. En bilinen hikaye, çok eskiden çay ağacının alında oturan insanların, yanan ateşin üstünde kaynayan suya düşen çay yaprakları ile demlenen suyu içmesi ile çayın keşfedilmesi hikayesidir. Çayın yeryüzünde bir hikayesi de çok eski zamanlarda Çin’de yaşayan bir hükümdarın başrolünü oynadığı bir efsaneye dayanıyor. Hikayeye göre, büyük Çin İmparatoru Shen Nung bir tarihte, ordusuyla birlikte batı eyaletlerine bir sefere çıkmaya karar verir. Ordu günler geceler boyu yürür ve birçok savaşın ardından mola vermeye karar verir.

Yeşillikler altında kendilerine bir yer bulan imparator, dinlenmeye çekildiği sırada hizmetlilerinden birini yanına çağırır ve su kaynatılmasını emreder. Hizmetli, hemen bahçede bulduğu bir köşede su kaynatmaya başlar. Su kaynarken, esen rüzgarın da etkisiyle bahçede bulunan “ Camellia Sinensis “yapraklarından biri sessizce süzülerek, kaynamakta olan suyun içine düşer. İmparator, kaynamaya devam eden sudan yükselen mistik kokuyu fark eder hemen. Hafifçe rengi değişen bu suya önce dikkatlice bakar ve kokusunu içine çeker. İlk defa duyduğu bu kokuyu çok sever. Bu huzur veren kokunun, düşen yaprağın işi olduğuna önce inanmaz. Daha sonra da tadını denemeye karar verir. Çayın bugün tüm dünyayı cezbeden serüveni de böylece başlamış olur.
Dünyada çayın bir içecek olarak ilk ortaya çıkışı 5 bin yıl öncesine dayanan bu efsane ile başlıyor. Her ne kadar çayın ilk çıkışı konusundaki tartışmalar devam etse de bu efsanenin kahramanı olan Çinliler, bugün farklı dillerde farklı biçimlerde ifade edilen “ Çay “ kelimesinin de kökenine sahipler.
Aslı ‘ça’ ya da ‘çai’ olan Çince sözcük, bugün bütün dillerde farklı biçimlere bürünmeye devam ediyor: Çinliler ‘çai’. Türkler ‘çay’, Ruslar ‘chay’, İranlılar ‘çay’, Araplar ‘şay’, Yunanlılar ‘tsa-i’, Japonlar ‘cha’, Portekizliler ‘cha’, Rumenler ‘ceai’, Çekler, Sırplar ve Hırvatlar ‘cai’, İngilizler ve Macarlar ‘tea’, Fransızlar ‘thee’, Danimarkalılar ve İsveçliler ‘te’, Yahudiler ise ‘teh’ olarak adlandırıyor bu içeceği. Çay kelimesinin etimolojik kökeni de bu bitkiyi ilk bulanların da Çinliler olduğunu düşündürüyor herkese. Çayın anavatanı ise Yukarı Birmanya, Güney Doğu Çin ve Orta Vietnam arasında kalan bölge.

Para gibi değişim aracı olarak kullanılıyor

Çin’den başlayan serüvenle keşfedildiği düşünülen çay uzun yıllar yaygınlaşmıyor, zira çok değerli bir ürün olduğu için herkes tarafından satın alınamıyor. M.Ö. 59 yılında çay, para gibi bir değişim aracı olarak kullanılıyor ve tuzdan sonraki en önemli mal oluyor. İlk önce Çin’de üretilen çayı ilk olarak Japonlar fark ediyor. Çay, Çin’de ve Japonya’da önceleri sadece imparatorluk sarayında içilen özel bir içecek oluyor. İmparatorun yakınlarının dışında sadece saraya gelen misafirlere ikram edilen çayın halk arasında yaygınlaşması ancak 15-16. yüzyıllarda gerçekleşiyor.
İpek Yolu’ndan Avrupa’ya çayın ulaşması ise 1560 yılını buluyor. Portekizli misyoner Peder Cruz, Gemiyle dönerken yanından çay getiriyor. Bu çay Portekiz’den başta Fransa ve Hollanda olmak üzere diğer Avrupa ülkelerine dağılıyor. Ancak Avrupa’da da çay, çok pahalı olduğu için uzun yıllar bir zengin içeceği olarak kalıyor. Çayın İngiltere’ye ulaşması 1650’leri buluyor.

Bugün özellikle İngiltere’de büyük bir keyifle yudumlanan çay, aslında başlangıçta Avrupa’da pek de hoş karşılanmaz. O dönemde devlet yönetiminde oldukça etkin olan Hıristiyan din adamları, önceleri bu bitkinin dini açıdan sakıncalı olduğunu ileri sürerler. Onlara göre çay ve çayevleri Hıristiyanlığa zararlıdır. Bu tepkiler özellikle İngiltere’de yankı bulur ve 1675 yılında İngiliz Kralı tarafından çayevleri kapatılır, çay içilmesi yasaklanır. Fakat bu yasak uzun sürmez ve yine kral, bu yasağı kendi kaldırır.
Çayın tadını çok seven Ruslar ise çayları Çin’den develerle kara yoluyla getirmektedir. 18. yüzyılda çay sevdası Rusya’da artmaya başlar ve deve sürüleri Asya’ya kadar uzanır. 18. yüzyılın sonunda, binlerce deve Çin sınırlarını geçmeye başlar. Sibirya’dan geçen demiryolu develerin emekli olmalarını sağlar. Fakat develerin romantik yolculuk yaşamları Çin siyah çay harmanı kadar popüler ve hassastır ve bunlar Rus Kervanı olarak bilinmektedir.

Zenginler çayı baş tacı etti

Britanya ve diğer bir çok ülkede, aile türü bira genel kahvaltı içeceği olmasına rağmen çay da ona alternatif olarak gelişti. Nihayet susamışlığı söndüren çaylar, lezzet doluydu ve bunlara ilaveten içmesi son derece güvenli bir içecekti. 18. yüzyılda zengin evlerinde çaylar içme büyük merasimler için bir fırsattır.
Değerli çayların yaprakları, sadece bir anahtarı olan kilitli çat kutusunda saklanırdı. Haftada bir veya iki defa evin hanımı aile ikramlarında servis için ya da önemli misafirleri etkilemek amacıyla kutuyu açardı. Merasimlere anlam katmasının yanı sıra çayın servis edildiği güzel porselenler ailemim zenginliğini vurgulardı.

Çayların tüketimi 19 yüzyılın başlarında artmaya başladı. Moda ve düşük fiyat üreticilerin müşterileri tatmin etmekte zorlandığı bir Pazar oluşturdu. Çayların ticareti, Çinlilerin tekelini kırabilmek için, Hindistan’a yöneldi. Doğu Hindistanlı şirketler yeni kaynaklar aramaya başladı. Çinlilerin çay yetiştirmeyi tekeline aldığından beri, tek çözüm çayı başka bir yerde yetiştirmekti. Çin çayı tohumu ile ilk denemeler başarısızlıkla sonuçlandı, buna rağmen aynı tohumlar Kuzey Hindistan’daki Darjeeling’de sonradan iyi bir şekilde yetişti. Daha sonra 1820’de, bitkibilimciler Assam’da bazı tanımlanmış yerli ağaçlar fark ettiler. Yaprak örneklerini analiz için Londra’ya gönderdiler. Örnekler hemen çay olarak tanıtıldı, çaylar Hindistan’da geçmişte bilinmeyen bir bitkiydi ve böylece Hindistan çay endüstrisi doğmuş oldu.

19. yüzyılda paketleme başladı

1826’ya kadar çay her zaman başıboş bir şekilde satıldı. Bu da ahlaksız satıcıların çayı katkı maddeleriyle satması için bir davetiyeydi. 1826’da John Horniman kurşun gömlekli çay paketlerini geliştirdi fakat bakkallar tarafından hemen onay görmedi. Onlar, karlarını çabucak arttırmayı tercih ettiler. Hormiman, daha sonra başka bir yol denedi. Paketler üzerine tıbbi mesajlar koydu ve çayı eczacılara sattı. Eczacılar ve müşterileri ise onun bu yaklaşımına oldukça uzaktılar. Thomas Sullivan adında New York’lu bir çay ithalatçısı çayların örneklerini müşterilere küçük ipek poşetlerde gönderdi. Müşteriler bu rahatlığı sevdi ve kısa bir süre sonra hepsi çaylarını poşetler içinde istediler.

Çay Eksperi

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

The way of tea